3 Mayıs 2013 Cuma

HORON VE MEKAN İLİŞKİSİ



İnsan’a ait her ne varsa dansın içinde aramak ve bulmanın mümkün olduğu söylenebilir. İnsanın neden dans ettiğine yönelik soruların cevapları nerelerde dans ettiğini de açıklamaya oldukça yardımcı olacaktır. ”Dansın fiziksel oluşumunda insanın çocukluk çağlarıyla, ilkel insanın ilk hareketlerinin etkisi aynıdır. İnsanın doğası gereği, daha yaşamının ilk yıllarında bile sevdiği bir yiyeceği ya da oyuncağı gördüğünde el çırparak, atlayıp zıplayarak, sevimli gülücüklerle bağırarak sevincini anlatmaya çalışır. İstediği bir şeyi alamadığında ya da istemediği bir hareket yapmaya zorlandığında ise kızıp bağırarak, kaşlarını çatarak, ağlayarak, tepinerek, ellerini döver gibi sallayarak duygularını dile getirir.”[1]Elbette ki insanın ilk hareketleri ile ilk insanların hareketleri birbiriyle ilişkilendirilebilir ancak bu hareketler dans olarak adlandırılamaz aksi takdirde dans, davranış ve hareket aynı anlamlarda kullanılmış olur. Bahsettiğim üç olgununda zaman ve mekan seçimine göre tanımlamaları değişebilir. Bunun yanı sıra dans, davranış ve hareketin kim veya ne tarafında icra edildiği de yine tanım değişikliğine sebep olacaktır.


Hareket tüm somut varlıklara, davranış tüm canlılara, dans ise sadece akıl sahibi olan insana aittir. Dans bu bağlamda hareketi ve davranışı kapsayan bir kavramdır. Öyleyse dansın farkındalığına sahip olan insanın dürtüleri ve dans ihtiyacı doğuran eğilimleri, dansın icra zamanını ve mekanını belirlediği söylenebilir. İnsan sosyal bir varlık olarak ele alınacak olursa dans, iletişim aracı olarak da karşımıza çıkmaktadır, böylelikle icra alanı oldukça genişlemektedir. “Dansın iletişim aracı olma özelliğinin yanı sıra bazı insanlar için hayat felsefesi haline dönüştüğü söylenebilir. Bu felsefeyi yaşam biçimi olarak seçmek ise, toplumsal olduğu kadar kişiseldir. Bu nedenle; kültür içinde dans, bir taraftan geleneksel, sosyal ve sportif boyutlar kazanırken, diğer taraftan amatör ve profesyonel uğraşı alanları haline gelerek, mesleki boyutlarda kazanmıştır. Başlangıcından günümüze, kültürel değişim ve gelişmeye paralel olarak, dansın kültürler içindeki felsefi işlevi daha fazla ağırlık kazanarak, hem ilkel toplumlarda, hem de teknolojik toplumlarda önemini korumuştur. Ne var ki, zaman içinde, dansın toplumların kültürel yapısına bağımlı olarak; doğum, ölüm, evlenme, savaş, barış, avlanma, mahsul kaldırma, dini törenler gibi birçok işlevi asıl önemini yitirmiş, eğlenceye ve toplumdaki yaşantıya uygun, çeşitli işlevlere dönüşmüştür.”[2] Dansın işlevine göre mekan seçimi konumuz olan Karadeniz bölgesinde ise oldukça çeşitlilik gösterir.

Birçok kaynakta Karadeniz danslarının tasviri yaşayan halkın mizacıyla eşleştirilmiş, bölgenin coğrafi özelliklerine atfedilmiştir.Karadeniz Bölgesi, ismini Karadeniz'den alan, Sakarya Ovası'nın doğusundan Gürcistan sınırına kadar uzanan Türkiye'nin yedi coğrafi bölgesinden biridir. Türkiye'deki bölgeler arasında büyüklük bakımından üçüncü sırada yer  


[1] Metin Tekin KOÇKAR, Çağlar Boyunca İletişim Sanatı Olarak Dans Ve Halkdansları, Bağırgan Yayımevi, Ankara, Şubat, 1998 s: 7




[2] Gürbüz AKTAŞ, Dans’a İlk Adım, Ege Üniversitesi Basımevi, Bornova-İzmir, 2006 s: giriş bölümü 15 

almaktadır, ayrıca doğu-batı genişliği ve bu nedenle yerel saat farkı en fazla olan bölgedir.”[3] Karadeniz, çok sayıda dansa ev sahipliği eder. Her bölgede dans kendine özel yerel bir tabir kazanmıştır. Doğu Anadolu’da “Bar”, Ege’de “Zeybek”, Trakya’da “Hora” ve “Karşılama” gibi ifadeler dans kavramına verilmiş yerel ifadelerden bazılarıdır. Karadeniz’de dans için “Horon”, “Karşılama”,”Bar”,”Halay” ve “Zeybek” terimleri kullanılmaktadır. Tüm bu terimler halk tarafından dans için kullanılan terimler olsa da tür ve biçim* bakımından
farklılıklar gösterir ve aynı dansı ifade etmez. Karşılama, bar, halay ve zeybek diğer bölgelerle ortak danslar olmasına karşın horon sadece Karadeniz’e özgü bir danstır ancak bütün Karadeniz bölgesinde yaşamamaktadır. Ordu’nun Ünye ilçesinden Sarp sınır kapısına kadar olan Karadeniz sahil şeridinin yanı sıra bu bölgenin iç taraflarındaki dağlık ilçeler olmak üzere geniş bir bölgede horon oynanmaktadır.


          Etimolojik olarak horon kelimesinin iki farklı yaklaşımı vardır. Bunlardan birincisi Orta Asya’dan göç eden Türk kavimlerin kullandığı Farsça, Arapça ve Türkçe sözcük köklerinden açıklarken diğer bir yaklaşım ise antik çağlarda bölgede yaşadığı düşünülen Yunan mitolojsine ait terimlerle açıklanmaktadır. Ne tesadüftür ki semantik açıdan her iki açıklama da horonun günümüzde ki manasıyla kullanımına destek sağlamaktadır. “Karagas Türkleri’nde (Yenisey Bölgesi’nde); düğünün üçüncü günü genç kız ve delikanlılar “hor” olarak adlandırılan türküler söylerlerdi. “Hor” köylü sözcüğü olup, “sıra oyunu” demektir.”[4]Yakutça’da: “Hor, Kor, Hori” tekrar etmek ve sıra ile vurmak anlamında olup, “tekerleme” şeklinde ifade edilir. Uygurca’da: “Hor” sıra, bireyler arasında aşamalandırılmış, halka oluşturan her şey demektir. Çağatayca’da: “Hor”, yine “düğün ve derneklerde daire biçiminde sıralanmak” anlamındadır. “Kor” ise; “Beli kuşatan silah” anlamındadır. Ayrıca “Kor” Anadolu’daki halk ağızlarında Lapseki, Antep, Urfa dolaylarında “sıra, dizi” anlamına gelmektedir. Rodlof, kuzey Türk lehçelerinde aynı kökten “Korsarin” sözcüğünün karşılıklı “atışmalı türkü söyleme” anlamına geldiğini belirtmektedir. Bununla birlikte; çeşitli kaynaklarda “Hor, Hur, Har” sözcüklerinin “güneş” anlamına geldiği belirtilmektedir. Bu sayılan köklerin türevleri olarak karşımıza “Horon, Horan, Heron, Horun, Horom, Korum, Konan, Konun, Fonun, Foran, Oran” sözcükleri bölgelere göre söyleyiş farklılıklarıyla ortaya çıkmaktadır.”[5] “Ermenice xoran “ibadet mekanı”,Anadolu Türkçesinde horan “toplantı”, Gürcüce xorom “henüz bağlanmamış kuru ot”, Yunancada ise horos dans anlamına gelmekteydi. Görüldüğü üzere anlamlar horonun içersinde bulunan öğeleri tasvir etmektedir.”[6]

Kullanılan enstrümana bağlı olarak horon yeri de değişir, akordeon, tulum ve kemençe hem kapalı hem açık mekanlarda kullanılırken davul-zurna genellikle açık mekanlarda icra edilir. Dansa eşlik eden enstrümanın desibelite gücü horon oynayacak olanı cezp edebilmelidir, bu durum horon yerinin seçiminde etkilidir.

            “Tabii ve coğrafi şartları bakımından Karadeniz, hem yerleşik hem de hayvancılığa bağlı ekonomik faaliyet olan konar-göçer hayat tarzını yaşamaya elverişli bir bölge özelliğini göstermektedir. Böyle olmakla beraber, tarihi bakımdan Anadolu’daki konar-göçer hayat  



* İleri Okuma için; Mehmet Öcal ÖZBİLGİN Türk Halk Oyunlarında Tür Ve Biçim Sorunu, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir-1995
  [4] Ragıp GAZİMİHAL, Türk Halk Oyunları Kataloğu, II. Cilt, Kültür Bakanlığı
Yayınları, Ankara, 1997, s.11.
[5] Şakir ERDEM, Atilla PULUR, Doğu Karadeniz Bölgesinde Oynanan  Horon  Türü
Oyunlar Üzerine Bir Araştırma, Mart 2002 Cilt:10 No:1 Kastamonu Eğitim Dergisi, s.s.223-232.
[6] Özhan ÖZTÜRK, Karadeniz Ansiklopedik Sözlük, I. Cilt, Heyamola Yayınları, İstanbul, Mart, 2005, s.531.
 




tarzının çok eskilere gitmediği dikkat çekmektedir”.[7] “Nitekim,  M.Ö 302 ve M.Ö 64 yılları arasında bölgeye hakim olmuş Pont Krallığı’nda ve M.S 395 ve M.S 1453 yılları arasında varlığının sürdürmüş olan Bizans İmparatorluğunda konar-göçer kültüre rastlanmamıştır”.[8] Yaylacılık diye adlandırılan bu konar-göçer kültür yansıması horon için en ideal zamanlardan biridir.”Doğu* Karadeniz Bölgesi’nde yaylalar genelde 1300 m üzerinde olup %40’ı ağaç yetişme sınırı altında dolayısıyla orman içinde, %60’ı ise 2000-2300 m yükseltideki ormansız alanlardır.”[9] Yayla terimi aynı zamanda o bölgedeki ahşap barakalara da verilen addır. Yaylaya çıkmanın iki nedeni vardır. Birincisi hayvanların sağlıklı otlaması, ki Trabzon ve Giresun’da buna otçu göçü de denir, bir diğeri ise tatil dinlenme ve eğlenmektir. İkinci sebebinde bahsedilen eğlencenin vazgeçilmez aracı olarak, geniş yeşil düzlüklerde horon karşımıza çıkar. Horon birliğin, dayanışmanın, muhabbetin, yaklaşmanın bir aracıdır aynı zamanda. Saatlerce açık alanda ve genellikle sislerin arasında bıkmadan usanmadan icra edilir. Göreleli şair Hayrettin GÜNAY Kümbet Yaylası için yazdığı bir şiirinde şöyle demektedir;
 
            Kemençe çalınır horon oynanır,
            Karşılamalara can mı dayanır…
            Çandır’la atalar ruhu canlanır,
            Temmuz aylarında uğra Kümbet’e


         Hiç şüphesiz horonun en kalabalık icra alanları yaylalardır ancak sadece yaylada horon oynandığı söylenemez. Doğu Karadeniz’de horon bir yaşam şekli hatta ilahi bir vasıf taşıdığı dahi söylenebilir. Bölge insanın tamama yakını Müslüman olup horona karşı tutucu, karşıt görüş taşıyan istisnai bir azınlık da mevcuttur ancak bu grup dikkate alınmayacak kadar azdır. Hatta bazı dini törenlerde bile horon oynandığına rastlanmıştır. Horonun başlıca kaynağını eğlence oluşturmaktadır. Düğün, sünnet, asker uğurlaması, kına gecesi, dini ve milli bayramlar, yerel festivaller, horon oynandığına en sık rastladığımız zamanlardır ve bu zamanlara bağlı olarak da etkinliğin yapıldığı yer aynı zamanda da horon yerini oluşturmaktadır. Horon’un doğal yaşam ortamının Doğu Karadeniz Bölgesi olduğu söylenebilir ancak bu coğrafyada kültürlenmiş insanlar farklı yerlerde de horona doğal bir yaşam ortamı oluşturabilir. Örneğin; Ege Bölgesinde ki mesire alanlarında Karadenizli vatandaşların toplanıp saatlerce horon oynamaları veya bölge içersinden örnek vermek gerekirse Trabzon Sümela Manastırı yolunda Artvin’li gençlerin Vazriya düz horon oynamaları gibi. Örneklerde anlaşılacağı gibi horonun fiziksel etkinlik olarak dinamikliğinin yanında kültürel bir öğe olarak da taşınabilir olduğu açıktır. Bu taşınabilir özelliği horonun taşındığı bölgelerdeki danslara veya dışarıdan taşınan dansların horona etkisiyle çeşitlilik kazanmaktadır. Etkileşimler, halk ve folklor uzmanları tarafından gelişim ve yozlaşmaya yönelik değişim olarak iki yönde eleştirilere maruz kalmaktadır. Karadeniz bölgesi coğrafi yapısı itibari ile yaşam şartları oldukça zor olduğundan istihdam güçlüğü, bölge halkını göçe zorlamıştır. Göçler, memleket hasretini yanında taşıdığı gibi yeni kültürlenmelere de kucak açmıştır. Göçle taşınan horon, ayrıca farklı memleketten evlilik, askerlik gibi insanın yer değişikliği yaşadığı olaylar sayesinde de başka danslarla etkileşmektedir. Yörede yaşayan her insanın kendinden birkaç nesil sonrasını eskiye nazaran horon konusunda başarısız bulması bunun en açık ispatıdır.


[7] İlhan ŞAHİN, Giresun Kültür Sempozyumu 30-31 Mayıs 1998, Bildiriler, Giresun Belediyesi Kültür Yayınları No:2, İstanbul,1998, s.145.
[8] Bkz. X de Planhol, Geography, Politics and Nomadism in Anatolia, Unesco International Social Science, XI/1, s.525.
* Ordu’dan Artvin’e kadar olan sahil şeridi bölgesi.
[9] Metin GÖL, Trabzon Halk Kültürü Araştırmaları 2004-Trabzon’da Yaylacılık, Trabzon İl Kültür Müdürlüğü, Erol Ofset Matbaacılık, Trabzon, 2004.


             Horon bölge insanında yoğun bir güdüdür ve kültürlenmesiz icrası genellikle sportif aktivitenin ötesine gidemez. Ünlü araştırmacı yazar Metin AND çocukluğuna ait bir hikayeyi şöyle anlatmıştır;

            “Çocukluğumda babam ve annemle Karadeniz’de Hopa’ya kadar uzanan bir gemi yolculuğuna çıkmıştık. Gemi İstanbul limanından hareket etmeden geminin güvertesinden aşağıya, ambar yönüne bakıyordum. Birden orda beş, altı kişi bir sıra oluşturup, kemençe eşliğinde horon tepmeyes başladılar. Böyle bir şeyi ilk defa görüyordum. Sanki büyülenmiştim. Beş, on dakika seyrettim, hep aynı şeyleri yapıyorlar, giderek daha da coşuyorlardı. Sıkıldım, oradan ayrıldım. Yıllar sonra bunların Karadenizliler, danslarının da horon olduğunu öğrendim. Ve başta çok ilgimi çekmesine karşın, sonra tekdüzeliğinden sıkılmamın nedenini araştırdım: Onlar bunu kendileri için yapıyorlardı, birinin seyretmesi için değil.”[10]

              Horon, insan oğlu her ne sebeple dans ettiyse hepsini içinde barındırdığı söylenebilir. Sevinç ve hüzün karşıtlığında horonu ele alacak olursak duygulara bağlı performans değişimini gözlemleyebiliriz. Düğünde horon mutlulukla oynanırken, hemen akabinde aynı oyuncuların kızı evden köçtüğü* için hıçkırıklara boğulduğu enteresan bir anektoddur. Eğer kız evinde oynanıyorsa horon ayrı bir burukluğuda içersinde bulundurur. Ancak erkek evinde ki coşkuda bir o kadar görülmeye değerdir. Buna benzer saptamalar Karadeniz bölgesinin ataerkil bir sosyal yapı içersinde olduğunun da kanıtıdır. Yine başka bir örnek olarak, asker uğurlamasındaki horonda aynı çatışık duygularla iç içe oynanır. Özellikle tulum eşliğinde oynanan horonlarda mekanın bir cenaze evi veya mezar taşının başucu da olduğu görülmüştür ancak buna henüz gelenekseldir denecek kadar yaygın olduğu söylenebilir mi bilmiyorum. Horondaki bu duygusal çatışma dramatik bir anlamı ve içselliği dışavurduğu söylenebilir ayrıca icra mekanını da oldukça genişletmektedir. Horonun duygusal yoğunluğu yöre halkı dışında da beğeni toplamaktadır öyle ki metropollerdeki meydanlarda, vapur, metro gibi toplu taşıma araçlarında keyifle horon oynandığı mevcuttur ve bu icralar deneysel sanat örnekleri olmayıp tamamen memleket özlemi, neşe, aşk ve acı içerikli içselleştirilmiş danslar olduğunu görebilirsiniz.· Horonun şekilsel özelliği öncelikle daire daha sonra da mekanın elverişliliğine göre düz sıra halindedir diyebiliriz ve elele tutuşmak horonun esaslarındandır. Bu formun, yaylaların uzun geniş düzlükler olmasından kaynaklandığı düşüncesi yaygındır ancak bu form tüm dünyada ki geleneksel danslarda yaygın görülmesiyle horona özgü değildir.

                Herhangi bir Karadenizli vatandaşı heyecanlandırması kıstas kabul edilecek olursa güzel bir horon, mekandan ziyade aynı veya birbirine yakın ruhların aynı zamanda elele tutuşmasına bağlıdır.

s Horon icrası için kullanılan terimler; tepmek, etmek, oynamak, kurmak, -a durmak, dönmek, çevirmek.
[10] Metin AND, Oyun ve Bügü Türk Kültüründe Oyun Kavramı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, Ağustos, 2003, s.s.14-15.
* Kız çocuğunun evlenmesi durumunda kullanılan yöresel tabir.
· Bkz. Youtube Search: “Horon Metro” veya “Horon Vapur” 02/01/2012 Saat: 11.05.
 



 

The Dances Accompanied with “Kemençe” In the East Blacksea Region


      
           The aim of this study is to express the terms that we used in the title and to reveal a list of the dances to create a database for the study by making a basic research. The field of the study that mentioned by “East Blacksea Region”, contains both seaside and mountain areas from Ünye district of Ordu to Sarp Border Gate. And, “Kemençe” is stating an instrument that used in the field which has a long but narrow shape with 50-60 cm of a length, has 3 or 4 strings on it and played with a bow. “İstanbul Kemençesi” (Kemençe of İstanbul) which is one of the Turkish Art Music instrument that is also known as “Fasıl Kemençesi” or “Kemençe-i Rumi” is not in the framework of this study. The local people living in the mentioned region is using only one word “kemençe” to refer “Karadeniz Kemençesi”, therefore, I will also use the word “Kemençe” that has to be understood as “Karadeniz Kemençe” in my paper. Kemençe is used in all      Giresun, Rize, Ordu, Gümüşhane and Artvin but particularly in Trabzon[1] and accompanied to horons, karşılamas, village plays and the local dances that not classified with a special category by the people of the region. The statements of this paper have etic approaches as I made the study with a view of an academic researcher and also emic approaches hence I am a local person who lived in the region for a long time. To reach the information of this study, field studies, literature reviews had been done besides the interviews with the people who lived and studied in the region.


[1] Mustafa Duman, Kemençemin Telleri, Trabzon Araştırmaları Merkezi Vakfı Publications, June 2004, 
p.12.

       It is also important to tell the terminological difference of the use of the word “dance” in Turkish language. Local people mostly use the words “play” and “playing” for both dances and other village plays in Turkish. To help the international terminological understanding of these words, I would like to say that local people of the region I have studied are using the terms horon, karşılama and play, instead of the term “dance”. I think that village plays also can be regarded as theatrical dances with the same understanding of the local people. It is corroborated with the interview I made with Yusuf Kurt* that local people regarded horon as a dance. Horons, karşılamas and plays have structural differences in music and movement. All of the horons and karşılamas are a play but all of the plays can not be a horon or karşılama.

According to the Yusuf Kurt’s expressions that supports my opinion, when his grandmother saw a traditional dance in any genre as zeybek, spoon dance, halay or bar on television, she was asking “habu nerenun horonidur - which place this horon belongs to?”. Therefore, in some sources it is written that karşılama is also a form of horon. No matter how it is stated, in practice, the common point of both horon and karşılama is the accompaniment of kemençe while performing. 
            By the results of the interviews I have done, when kemençe is considered, it is widely accepted that the first think coming to mind is horon, but also I have witnessed some dances  


* Director of Cultur in Tonya Municipality, Tonya otçusu (the group move to uplands)  horon çavuşu (horon caller).
 
just with Tulum or accordion –without kemençe– in Rize and Artvin region. If we look over the condition by a diffusionist perspective, it is conceivable that kemençe should have brought to Artvin from Trabzon or Rize. It can be said that, in the centre of Artvin, kemençe is not a living local instrument, but on the way to the coast line, in some of the Laz villages of Borçka (a town of Artvin), there are dances existing which accompanied by kemençe. As a result of the interview I have done with Hasan Yazıcı, from Çkhala village of Borçka, I have learnt that, there are only three kemençe players living there; two of them are relatives (uncle and niephew) and were moved to Çkhala from Rize. Another information given from the same person is the horon “çift ayak” is performing with kemençe in Çkhala, that I think this horon might have been brought from Rize. Deceased Dursun Küçükal with the nick name –Simsar Dursun (Broker Dursun)– who lived in that village, was told me that he learned playing kemençe in Trabzon while he was doing his military service.

         My uncle’s wife İnayet Küçük, who moved to Borçka from Hopa (a town of Artvin) to live after her marriage in 1950’s gave me following informations about the life in Hopa in her youth: “kemençe ile pek horon etmeziduk da funduk ayiklemaya geturturduk, iş çabuk bitsun diye… –we did not dance horon with kemençe, but brought kemençe player to the work of sorting out hazelnuts for finishing the work quicker..” The only dance I can say that is widely performed in Artvin which has seven-eight beat time and similar musical structure features with the other melodies that played with kemençe is Hemşin. This dance, is staging in some competitions and performances with kemençe in organisations by the folk dance teachers but local community does not prefer to use kemençe in their local living practices. And that’s why for Hemşin dance, I think it is important not to consider using kemençe in tradition but to accept it as an altered situation. In the light of this information, the existence of the dances accompanied with kemençe in Artvin is still a question.

         On the west of Hopa in the coastline in Arhavi (a town of Artvin), local people are living with high Laz population and they dance horon with the instrument Tulum. They used kemençe for singing instead of dancing. But this situation changes in the centre of Rize. As a result of the interviews that I have made in Fındıklı, Ardeşen and Pazar (towns of Rize) in 2011, I found out that the culture of Rize shows changes on the two sides of Çayeli Tunnel and this change becomes effective in the choice of the instruments used with horons. Local people living in the towns of Rize which are on the east side of the tunnel prefer Tulum with horons. But in the towns that on the west side of tunnel people use both Kemençe and Tulum with horons as an accompaniment instrument. This statement refers to general practices but it may be possible to find out exceptions.  

        It is very clear that all the dances and plays accompanied with Kemençe in Trabzon region. But not just only kemençe is used, sometimes it is possible to see davul-zurna (drum-pipe) and kaval (end-blown flute) as well as Kemençe accompanied to the dances in the region. For example, in Sürmene, dances performed with horons but named Sallama in the region, which are types of karşılama, is preferred to perform with the accompaniment of kaval but it is possible to see sallamas performed with kemençe as well. 

      We can’t find any type of karşılama from the Centre of Trabzon to Görele but it is abount in the region from Giresun to the west coast of Ordu. Gökhan Hamzaçebi who is working as a lecturer in the Faculty of Education in Giresun University expresses the situation as follows: “The common culture shared in the uplands, spreads over low altitude places in the coast side about 100-150 km of a range. The routeing in the uplands is formed by following spring beds. The springs which are flowing to different sides of a mountain puts the people together in the uplands and gave a chance to share a common culture while they are living far away in the coast.” As a natural consequence, that’s why the karşılamas accompanied with bağlama (baglama) can also be performed with kemençe as well. 

       I would like to point out a dance which is very popular today and accompanied with kemençe. “Kol Bastı” is a dance performed in both Giresun and Trabzon. These two cities couldn’t come to an agreement about the city this dance belongs to. Both of them embrace Kol Bastı. Neither horon nor karşılama is similar to Kol Bastı in the structure. This dance can be regarded as higher metronomed form of the dances performed in Giresun by the name “Fingil” or in Ordu by “Metelik”. Besides, this dance is also called “Faroz Kesmesi” and “Hop Tek” in Trabzon. These dances were performed with bağlama in the beginning but it is started to perform also with kemençe later on because of the uplands life and increasing communications. In addition to the effect of uplands life, it can be a factor that Görele which is a town of Giresun, can be considered as homeland of kemençe and it is agreeable to see the dances performed with bağlama are accompanied by kemençe instead of bağlama. People of Görele and Eynesil, has a perception of kemençe in their plays and dances. We can say that their commute between city center and town effected the acculturation of karşılama and horon and combined together in the coast. It is possible to understand that, these kinds of interactions made kemençe which is irreplaceable for horons, also become an essential instrument for karşılamas as well. In the same diffusionist vein, we can give the examples of the dances “Fingil” and “Metelik” as an effect of “Zağma” and “Bildiş” dances of Tokat Amasya region to the coast. These dances are performing with kemençe and that can be related to the reason that they are performed in the towns of Giresun. 

          My opinion about conservation and wide-spread performing of the dances and plays must be under the initiative of the local people of the region. Therefore, I made observation on the people of the region whom I see the owners of the culture. Because it is hard to dope out the reaction of the local people about the dances and plays they have. For example; The performers, who referred to themselves as Coconut Dancers, or sometimes more familiarly as "Coconutters" or "Nutters," resisted this attempt to document and disseminate their much prized coconut dance (see Buckland 1989), but they later came to enjoy the patronage and increasing fame which association with the English Folk Dance Society brought them. Today, this same group, the Britannia Coconut Dancers of Bacup, Rossendale, is proud of its unique dance, the origin of which, in true "folk" fashion, is reputed to be lost in ancient mystery.”[1] Performing horons in the different places[2] that are not naturally consisted, shows that the people of the region are not too much conservative about the place of the performance. 


[1] Theresa Jill Buckland, Black Faces, Garlands, and Coconuts: Exotic Dances on Street and Stage, Dance Research Journal, Vol. 22, No. 2 (Autumn, 1990), pp. 1-12
[2] http://www.youtube.com/watch?v=sPTb9uHOiOo ( Access date: 23.05.2012 time: 23.50)
  http://www.youtube.com/watch?v=q4yfX0mqHYw&feature=related ( Access date: 23.05.2012 time: 23.55)
  http://www.youtube.com/watch?v=xfolwzR5KyU&feature=related ( Access date: 23.05.2012 time: 23.57)

That’s why I found it necessary to do the identification and classification of the existing dances and plays. “For me, the important distinction to make about dances and their longevity is between 1) dances staying alive because of their own strength and popularity and 2) dances being consciously cultivated, taught and sustained by a desire to preserve, nurture or utilize.”[1] On the other hand, there are some dances that we can find information in the written sources but we can not find any practices as a living tradition in the field works. Plays performed with kemençe are classified in three titles on the table below. As a kemençe player and an etnocoreologist, I wish to see the list of the plays and dances that can be found in the written sources pass through the left side of the list -to the living tradition- with time.



[1] Egil Bakka, “Authenticity, Whose Tradition?”, Edited by László Felföldi and Theresa J. Buckland, European Folklore Institute, Budapest 2002, p.60.

SOURCES

- DUMAN Mustafa, Kemençemin Telleri, Trabzon Araştırmaları Merkezi Vakfı Yayınları, Haziran 2004.
- CİHANOĞLU Selim, Doğu Karadeniz Bölgesinde Oynanan Horonlar Karşılamalar-Barlar ve Halaylar, Trabzon Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları, Aralık 2004.
- KALYONCU Hasan, Her Yönüyle Tonya, Topkar Matbaacılık Akçaabat-1989.
- Giresun Valiliği Turizm Müdürlüğü, Giresun İl Turizm Envanteri-2007
- Interview: Hasan Aydil – Pazar-Rize – 2011, Yusuf Kurt – Giresun– 2012, Gökhan Hamzaçebi–Giresun–2012, Çağatay Tahmaz – İzmir- 2012.
 
Names of the Dances and Plays on the Table
ARTVİN:                   1- Çift Ayak
GİRESUN[1]:               1- Giresun Karşılaması                       2- Sıksara
                                   3- Fingil                                             4- Metelik
5- Çeçen Kızı                                                6- Gürcü Sallaması
ORDU:                       1- Dik Horon                                     2- Gürcü Horonu
3- Kız Horonu                                   4- Melet Horonu
5- Sallama                                          6- Mısırlı Horonu
7- Perşembe Horonu                          8- Nalcı Horonu
9- Ordu Karşılaması                          10- Lazutlar
11- Temur Ağa                                  12- Tamzara
13- Hoynare                                       14- Hoş Bilezik
15- Kürt Ali                                       16- Mesudiye Horonu
17- Pıtık                                             18- Samah
RİZE[2]:                      1- Çift Ayak                                      2- Çinçiva (Kız Horonu)[3]
3- Sallama                                         4- Sıksaray
5- Bıçak Oyunu                                 6- Kardereli
7- Çarişka (Alizar)

TRABZON:               1- Horon Kurma[4]                               2- Sallama
3- Sıksara                                           4- Kozangel
5- Kozangel Atlama                            6- Sıva sıva
7- Parmakucu                                     8- Dik Horon
9- Dirvana[5]                                        10- Sürmene Sallaması
11- Sürmene Atlaması                       12- Çaykara Sallaması
13- Maçka İzme                                 14- Haçka Atlaması
15- Tuzcuoğlu                                    16- Can Temur Ağa
17- Ömer Ağa                                    18- Köçekli Sallama     19- Atlama


[1] Government of Giresun, Directorate of Tourism,  Giresun İl Turizm Envanteri-2007, (Giresun City Tourism Inventory - 2007)
[2] Interview with: Hasan Aydil, Pazar-2011
[3] İhsan Topaloğlu, Rize’de Eski Köy Düğünleri, Eser Ofset, Trabzon-2006, p.68.
[4] Hasan Kalyoncu, Her Yönüyle Tonya, Topkar Matbaacılık (Topkar Printing), Akçaabat-1989, p.81.
[5] Interview with: Çağatay Tahmaz, İzmir-2012


Living Tradition
Guarded Tradition
Information in the Written Sources
Horon
Karşılama
Oyun (Play)
Horon
Karşılama
Oyun (Play)
Horon
Karşılama
Oyun (Play)

Artvin

1









Giresun


1


2


3, 4


6

5

Ordu

1, 2, 3, 5,

9, 10





4, 6, 7, 8, 16


11, 12, 13, 14,
15, 17, 18

Rize

1, 2, 3, 4



5



7


6

Trabzon

1, 2, 3, 4, 5, 8, 11,
13, 14, 15, 19

9, 10, 12, 18


6, 7



17


16